top of page

HAYAT SINIRSIZ OLDUĞUNU KEŞFETTİĞİNDE BAŞLIYOR

Henüz 18 yaşındayken, bir reklam ajansım olduğunu hayal ediyor, ajansımın ismini düşünüyor, mutlu oluyordum. Üniversiteyi bitirdim ve 20 yıl süresince birçok iş ve deneyim biriktirerek yoluma devam ettim. Son on yılda hızla değişen dünya ile birlikte ben de dijital dönüşüme uyum sağladım ve en güçlü yanım olan deneyimlerimi, yeniliğe duyduğum sonsuz merakım ile bütünleştirerek Markam Sen’i kurdum. Cafede, sahilde bir bankta, evde, yolda, dünyaya tek bir tık ile ulaşmanın sınırsız gücü ile projemi şekillendirdim ve markaların yol arkadaşı olmak, onların hikayelerini yazmak için, önce kendi markamın hikayesini yazdım.

Nerede olursan ol, dünya senin yanında 

Richard Branson’un hiç ofisi ve çalışma saatleri olmadığını biliyor musunuz? Bir yazısında, hiçbir zaman kendine ait bir çalışma ofisi olmadığını, bazen evinde, bazen dışarıda herhangi bir yerde çalıştığını, toplantılarını da dışarıda yaptığından bahsediyor. Peki ya Apple’ın efsane CEO’su Steve Jobs’un, toplantılarını parkta yürürken yaptığını biliyor musunuz? Bunun gibi örnekleri kendimizden, çevremizden yaşadıklarımız ile de çoğaltabiliriz. Dünya bize dijital dönüşüm ile kendini altın tepside sunarken, ihtiyacımız olan tek şey, yaratıcılığımızı artırmak için daha çok dışarıda olmak, daha çok temas etmek değil mi? İşlerimizi, tekliflerimizi mobil takip edebilmenin sınırsız gücü ile, bize düşen yeni hikayeler keşfetmek değil mi? Dışarı çıkmak, çiçekleri koklamak, yağmuru hissetmek, insanlar ile konuşmak, onları anlamak…

Mesai Saatlerine sıkıştırılan sosyal medya yönetimi

Dijital dönüşüm ile dünya ile yirmidört saat iletişimde iken, bazı şirketlerin saat onsekizden sonra ve hafta sonlarında sosyal medya paylaşımlarının olmadığını görüyorum. Eğer sosyal medya yönetimini de 09:00 – 18:00 diliminde sınırlıyorsanız size tavsiyem hiç yönetmemeniz. Sürekli akan, yaşayan dijital dünyadaki faaliyetlerinizi saatler ve günler ile sınırlamak, malesef henüz dönüşüme uyum sağlayamadığınızı gösteriyor. Tıpkı hala ofislere, toplantı odalarına kendinizi mahkum ettiğiniz gibi.

Büyük plazalar, ofisler, onca çalışan ve yaratılan, yönetilen markalar! Sizce 09:00 – 18:00 saatlerinde gri duvarlara bakan bir CEO, CMO, Creative Director ile nasıl marka yaratılır? Siz markanızı kime emanet edersiniz? Büyük toplantı odalarının soğukluğunda, mesai saatlerinde, kurallar çerçevesinde alınan kararlara mı? Yoksa dünyayı hisseden, yirmidört saat yaşayan, algıları açık, bir çiçeğe baktığında içindeki binbir rengin farkındalığında, yağmuru iliklerinde hisseden birilerine mi? Tercih sizin.

Nagihan Ünüvar

* Tüm yayınlarımızın hakları saklı olup, yayınlarımızın kullanılması için Markam Sen ve Nagihan Ünüvar'ın kaynak olarak gösterilmesi gerekmektedir.

bottom of page