top of page

MARKALARI AŞAĞI ÇEKEN DÜŞMAN: ATALET

Teknoloji çağına uyum sağlamak, hızlı ve çevik olmayı gerektirirken, rehavete kapılmayan, kişisel ve kurumsal ataleti yenmiş şirketler başarılı oluyor ve sürdürülebilir markalar yaratabiliyorlar. Eğer bir şirkette kararlar geç ve yavaş alınıyor, çalışanlar isteksiz çalışıyor, hareketler yavaşlıyor, yeniliklere direnç gösteriliyorsa, atalet tehlikesiyle karşı karşıya kalınmış demektir.


Günümüz dünyası, müşterisiyle birebir ilişki içerisinde olan, problemlerini çözen, samimi markaların ve şirketlerin dünyası haline geldi. Kulaktan dolma fikirlerle hareket etmeyen, aktif, çalışkan, araştıran, sahada olan insanlara sahip işletmeler başarıya ulaşıyorlar. Ataletin getirdiği rehavete kapılarak, eski başarılarından bahsederek markalarını devam ettirmeye çalışan, hantallaşmış yapıların sürdürülebilir olması pek mümkün görünmüyor. 

 

Tıpkı insanlar gibi, markalarda, bebeklik, büyüme, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık süreçleri yaşıyorlar. İnsanların yaşlılığa geçişlerini engelleyecek bir icat henüz olmasa da, markaların her zaman genç ve dinamik kalması sağlanabilir.

 

Bir markanın kaderi, bebeklikten yetişkinliğe doğru ilerlediği sürecin verimliliğine bağlıdır. Zirveye ulaştığı yetişkinlikte, değişen alışkanlıklara, beklentilere cevap vermediği, nasıl olsa zirvedeyim dediği noktada atalet sinsi bir düşman gibi harekete geçiyor ve rehavete kapılan marka, ataletin pençesinde yavaş yavaş yok oluyor. Bilim adamları, bir kurbağayı çok sıcak bir suyun içerisine atıyorlar, kurbağa sudan çıkmak için var gücü ile sıçramaya başlıyor. Aynı kurbağayı ılık bir suyun içerisine koyduklarında ve suyu yavaş yavaş ısıtmaya başladıklarında, ılık suyun keyfini çıkaran, rehavete kapılan kurbağa, su ısınırken, yerinde durmaya devam ediyor. Bir süre sonra suyun sıcaklığı iyice arttığında, kurbağa sıçramaya çalışıyor ancak hareketsizlikten dolayı eski gücüne sahip olmayan bacakları sıçramasına engel oluyor.

 

Hem kişisel, hem kurumsal ataleti yenmek için, yeni şartlara adapte olmalı, her yeni gün yeni bir şeyler yapmak gerektiğini unutmamalı, sürekli aktif, hareket halinde olunmalıdır. Hem şirket çalışanları, hem de organizasyonu sürekli aktif tutmak, heyecanlandırmak, şirketin ve markanın uzun vadede ayakta kalmasına fayda verecektir.

 

En büyük olmak, en güçlü olmak değil, uyumlu ve çevik olmak, başarılı olmak için yegane gerekliliktir. Uyumlu ve çevik markanın çözümleri de öyle olmalı, hedef kitlesinin heyecanını sürekli ayakta tutmak için, onların yaşamlarına heyecan katmak, ileri teknolojileri anında sunmak, ihtiyaçlarını gidermek, kişiselleştirilebilen hizmetler sunmak bu markaların hizmet anlayışları arasındadır. Özellikle internet, arama motorları, sosyal medya markaları uyumlu, çevik markalara örnek verilebilir. 

​Yazımı bitirirken, çevik markaların çevik çalışanlara sahip olması gerekliliğini tekrar vurgulamak istiyorum. 

“Kuracağınız sistemde başarısızlığa verilen cezanın, hiçbir şey yapmayana verilen cezadan daha hafif olmasına dikkat edin.”
-Bülent Eczacıbaşı-  

Nagihan Ünüvar

* Tüm yayınlarımızın hakları saklı olup, yayınlarımızın kullanılması için Markam Sen ve Nagihan Ünüvar'ın kaynak olarak gösterilmesi gerekmektedir.

bottom of page