top of page

DUYGU ODAKLI MARKALAR MARKALAŞIR

Bu ay ki yazımda, günümüzde, gerek iş, gerekse özel hayatımızda yaşadığımız her durumda olduğu gibi, marka olmak için de hedef kitlenin duygularına hitap etmenin ne kadar  önemli olduğundan bahsetmek istiyorum.
Bildiğimiz gibi, 
Markalaşmanın çatısını hedef kitlenin beklentileri oluşturuyor. Kitleler, markanın niçin orada olduğunu, amacının ne olduğunu ve onların hayatına nasıl bir değer yaratacağını bilmek istiyor. Markalaşmayı başaran markaları incelediğimizde, bu markaların, kitlesi ile duygusal bağ kuran, hayatlarına değer katan markalar olduğunu görüyoruz.

Duygusal Bağ Kuran Markalar

Görseliniz, mesajlarınız elbette marka olmak için önemli bir kritiği oluşturmaktadır ancak yeterli değildir. Markanın maddi olmayan varlıkları, yani tüketicisine hissettirdiği duygu, o markanın tercih sebebi olmasını belirleyen en önemli etkendir. Tabi ki, bu varlıkları işinizin tüm parçaları ile hissettirmek, özde hissederek yaşamak çok önemli. Kim istemez markasının logosunu dövme olarak vücutlarına yazdıracak veya kullandıkları eşyalara, tişörtlerine bastıracak fanlar kulübünü. Mutlaka aklınıza birkaç örnek gelmiştir. Ben gördüklerimden bazılarını söyleyeyim, Harley Davidson, Apple, Google, Facebook.
Akıllı markalar tüketicisinin her zaman yanında olan, onların ilgilendiği kanallarda yer alan, bazen bir oyun ile, bazen fırsatları ile, bazen yarışma ile onları eğlendiren ya da sosyal sorumluluğunun bilincinde, onlara destek olan, hikayelerine ortak olan markalardır. Bazen de sadece izleyici olarak tüketicisinin yanında yer alırlar. Sadece olumlu tüketici deneyimine odaklı değildir. Tüketicisinin hayat yolculuklarını da biriktirir. Bu markalar için, organik ve uzun vadede sağlam marka deneyimleri, kısa vadede bazı kazançlar elde edecekleri ancak negatif geri dönüşlere de gebe olacak planlardan daha değerlidir.
Daha önceki yazılarımda omnichannel ile kişiye odaklı pazarlamadan bahsetmiştim. Geleceğin pazarlama kanalı olarak adlandırılan omnipresence ise, her kanalda tüketicisi ile buluşmaya odaklanan ve içerikleri ile buna hazır olan markaların pazarlama stratejilerini konumlandırdıkları bir deneyim türü olarak adlandırılıyor. Starbucks, Apple, Nikeomnipresence’ı günümüzde de uygulayan markalara örnek olarak verilebilir.


Özgün Olan Markalar 

“Senin diğerlerinden farkın ne?” sorusunun cevabı markanızı diğerlerinden ayıran, farklı kılan yanıdır. Howard Schultz, yirmisekiz yaşında New York’ta Xerox satarken, Seatle’da sıradan bir kahve dükkanında tattığı kahve sonrası hissettiği duyguyu ve bu duygunun peşinden gidişini düşünün. İtalyanlar için bir seremoni olan ve sosyal iletişim aracı olarak görülen kahve kültürünü, Arabica kahve çekirdekleri ile birleştirerek nasıl bir duygu yaşattığını, bir buluşma noktası haline gelen, sosyal bir ortam sağlayan, aşk ile bağlanılan bir kahve dükkanı zincirinin şu an altmış beş ülkeye yayılmış bir marka olduğunu düşünmek bile özgün olmanın günümüz kanıtlarından biridir.


Uzun ve sabır isteyen Markalaşma yolunda, hayallerine kavuşmak için adım adım ilerleyen tüm markalara başarılar dilerken, yazımı George Bernard Shaw’ın bir sözü ile bitiriyorum; “Bazı insanlar bir şeyleri oldukları gibi görürler ve “Neden?” derler. Ben hiç olmamış şeyleri hayal ederim ve “Neden Olmasın?” derim.”

Nagihan Ünüvar

* Tüm yayınlarımızın hakları saklı olup, yayınlarımızın kullanılması için Markam Sen ve Nagihan Ünüvar'ın kaynak olarak gösterilmesi gerekmektedir.

bottom of page